Meydan artık ‘emo’ların
HASSAS KIRILGAN, İÇE KAPALI AMA FRAPANLAR
Daracık jeanler, eskitilmiş tişörtler, rengarenk veya damalı aksesuarlar, karanlık makyajlar ama en önemlisi yüzlerinin büyük bir bölümünü kapatacak kadar öne taranmış saçlar... Bütün bu stil özellikleri son dönemde sokak modasını da belirleyen emoları tanımlayan dış görünümün birer parçası. Peki, aslında bir müzik türüyle birlikte ortaya çıkan bu akımı kimler takip ediyor, emo olmak için neler yapmak gerekiyor?
Rock’n roll tarihi boyunca dönemler içinde sivrilip, peşine kitleleri takan akımları tanımlayıp, aralarındaki farkın ayrımına varmak pek kolay oldu. 60’lı yıllarda efendi kılık kıyafetleri ve tavırlarıyla ortaya çıkan ‘mod’lar ve özgür aşk çığlıkları atan çiçek çocuklar yani hippiler vardı. 70’li yıllarda platform topuklar üzerinde kurulan, her açıdan abartılı olup androjen ve bir o kadar da seksi görüntüyü benimseyen ‘glam’ akımı çıktı. Aynı dönemin sonundaysa, daracık pantolonlar, çengelli iğneyle tutturulmuş yıpranmış tişörtler, kaba saba postallar ve mümkün olduğunca renkli ve vahşi saçlarla ifade edilen ‘punk’ asiliği ortalığı yıktı geçti. Gösterişli sahne şovları ve parıltılı imajlarla geçiştirilen 80’lerin synthesizer’lı disko yıllarından sonra da 90’larda; değil hayatın anlamından hayatın ta kendisinden nefret edip, yaşamaya değer bulmayan ‘grunge’lar meydandaydı...
Şimdi de sıra 2000’lerin yükselen gençlik akımı ‘emo’larda! Sokakta yürürken etrafa biraz daha dikkatli bakarsanız kendilerine özgü giyim tarzları ve tavırlarıyla gözünüze kolayca çarpacaklar. Peki, kim bu emolar?
İlk kez 1980’lerin ortasında adı duyulan, 2000’lere gelindiğinde yeniden hortlayan bir alt kültür olan emo kavramını tarif etmek o kadar kolay değil. Günümüzde müzik kadar, sokak modasını belirleyen stillerin de geçmiş dönemlerden yapılan alıntılarla karma karışık olmasına alışkınız. İşte son dönemde sokakta bolca gördüğümüz emolar için de aynı karmaşa durumu söz konusu. Zira emoların, geçmişten bugüne kadar sokakta salınan tüm o stillerden birer parça aldığı ortada. Stil konusunu geçip ‘bir kavram olarak emo ne demektir’ sorusunu sorduğumuzdaysa, internet sitelerindeki forumlarını okuyup YouTube videolarını izledikten hatta İstiklal Caddesi ve Kadıköy’ün belirli noktalarında takılan gençlerin fikirlerini duyduktan sonra bile, buna net bir cevap vermek zor.
YÜZÜ KAPALI GÖNÜL GÖZÜ AÇIK!
Duygusal ve acıklı bir ruh hali içinde yaşamayı alışkanlık edinmiş bu gençlerin ayrımına varmak için öncelikle birkaç ana faktörü bilmekte fayda var.
Bir kere baştan bilinmeli; emo olmak için duygusal, içe kapanık hatta biraz da depresif olmak şart. Zaten İngilizce ‘emotional’ (duygusal) kelimesinden türemiş emo, kelime anlamı olarak da duyguları temel alan bir akım. Zira kılık-kıyafet, saç ve stil kodlarında da aynı ‘duygusallığı’ bulmak mümkün! Arka tarafı olabildiğince kabartılmış, önleriyse yüzü kapatacak şekilde taranmış saçlar, bu ruh haliyle kendilerini bir nebze saklamak istemelerinin göstergesi. Zaten bir şehir efsanesine göre emolar o kadar duygusallar ki tek gözleri kapalı çünkü gönül gözleri açık! Yüzün açıkta kalan bölümündeyse koyu renk makyaj ve bolca da piercing var. Eski görünümlü tişörtler; iyice eskimiş Converse ve Vans ayakkabılar; belden düşecek gibi görünen daracık jeanler; kırmızı, mor, sarı ve tabii ki siyah renklerde özellikle damalı aksesuarlarla rozetler onların tercih ettiği stilin geri kalan özellikleri. Kıyafetlerinde sıklıkla tercih ettikleri siyah rengi biraz fazla kaçıracak olurlarsa ‘gotik’, saçlarındaki rengi abartacak olurlarsa ‘punk’ oldukları zannedilebilecek emoların stili nasıl tutturdukları da ayrı bir merak konusu tabii.
İstiklal Caddesi ve Kadıköy civarında karşılaştığımız ve dinledikleri müzikten imajlarına kadar kendilerine özgü bir halleri olan bu gençlerin anlatacaklarını da dinlemek istedik elbette. Ne var ki onları konuşmaya ikna etmek pek kolay olmadı. Konuşmamak için öne sürdükleri başlıca neden emoların cinsel tercihlerinin ağırlıkla biseksüel ya da homoseksüel olduğuna dair yaygın kanı. Ne var ki anlattıklarına göre bu, emoların tamamı için geçerli değil. Fikirlerini sorduğumuz gençlerin bir kısmı, imaj kriterlerine göre öyle görünseler de emo olduklarını reddettiler, kimileriyse konu hakkında konuşmak bile istemedi. Büyük çoğunluğu 14-22 yaş arası olan emolar ağırlıklı olarak hafta sonları Galatasaray’da Yapı Kredi Kültür Merkezi önünde takılıyor, Karınca Cafe, Klan Cafe ve Mat-rock gibi mekanlara gidiyorlar. Kadıköy’deyse buluşma noktaları Rexx Sineması önü. Terkos, Beyoğlu İş Merkezi ve Atlas Pasajı’ndaki dükkanlar favori alışveriş mekanları. Fazla duygusal tavırlarıyla rockçılar ve punklar başta olmak üzere diğer gençlerin tepkisini çekseler de onlar görünümlerinin, ruh hallerinin bir yansıması olduğuna inanıyorlar. İnsanları sevdiklerini ve herkese sıcakkanlılıkla yaklaştıklarını ancak karşılığında önyargıyla eleştirilmelerini anlamadıklarını söylüyorlar. Dolayısıyla içe kapanık ruh halleri daha da artıyor. Bu içe kapanıklık halinin bu derece dillendirilmesiyse kimilerine göre yapay ve pozcu duran emoların, son birkaç yıl içinde en popüler tipler haline geldiği de bir gerçek. İtici bulun ya da herhangi bir akım içinde yer edinen her genç gibi bir arayış içinde olduklarını düşünün; her halükarda emolar bir süre daha 2000’lerin baskın akımı olarak sokakta olacaklar.
PEKİ YA MÜZİK?
Kırılganlıkları, içe kapanıklıkları, abartılı hatta frapan imajları ve hassas duruşlarıyla ilk bakışta fark edilen emoların ortaya çıkışı diğer tüm akımlar gibi müzikle paralel olarak gelişti. Felsefi bir içeriği ve derin bir mevzusu olmadığı ya da en azından tam olarak yerleşmediği için; emoların müzikle olan ilişkisini hippiler, punklar ve ‘mod’ların müzik ve yaşam tarzı ilişkisiyle kıyaslamak mümkün değil.
1980’lerin ortasında ilk olarak Washington D.C.’den çıkan emo rock akımı Embrace, Rites of Spring ve Hüsker Dü gibi topluluklarla yayıldı. 90’lı yılların başlarında özellikle Jimmy Eat World, Sunny Day Real Estate ve Fugazi gibi grupların yeniden canlandırdığı akımdan (2000’lerde oluşan emo stilinden bağımsız olarak) müzik yaparken yaşanan duygusal patlamaların özgür biçimde icra edilişi olarak bahsedilebilir. 2000’lere gelindiğindeyse emo kavramı adı altında Panic at the Disco, My Chemical Romance gibi grupların isimleri öne çıkıyor. İstanbul sokaklarında görüşlerini aldığımız ve emo olmanın tüm imaj koşullarını yerine getiren gençlerin müzik tercihleriyse çok daha çeşitli. The Rasmus, Avril Lavigne, Green Day, Offspring gibi bilindik isimler kadar çeşitli bağımsız alternatif gruplar ve Hayko Cepkin, Zakkum gibi Türk isimler de emolar arasında pek popüler